Medikal Ozon Nedir

Medikal Ozon Nedir?

Ozon 3 oksijen atomundan oluşan, yine bir çeşit oksijen molekülüdür. Ama fiziksel özellikleri de, etkileri de oksijenden çok farklıdır. Nasıl ki Hidrojen ve Oksijenden oluşan su ne Hidrojene ne de Oksijene benzemiyorsa, Ozon da yine Oksijen gibi renksiz bir gaz olmasına rağmen benzerlikleri burada biter. Ozon çok yüksek enerji taşıyan bir moleküldür ve bakteriler, mantarlar ve virüsler onun güçlü etkilerine dayanamayarak ölürken sağlıklı hücreler ise daha sağlıklı hale gelir. İşte ozonun bu etkilerinden Ozon Terapi doğmuştur.

Ozon Terapide ozonun çok düşük dozlarda kullanılması yeterli olabilmektedir. Terapide kullanılan ozon gazına Medikal Ozon denir ve ve bu gaz % 95-98 oksijenden, % 2-5 oranda ozondan oluşur. Medikal ozonun kullanıldığı çeşitli tedavilere “OZON TERAPİ” ya da “OZON TEDAVİSİ” denir.

Ozon terapinin etkileri nedir?

  • Kanın akışkanlığını arttırır.
  • Doku oksijenlenmesini iyileştirir.
  • Hücre enerji üretimini arttırır.
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Anti-mikrobik etki gösterir: Bakteri, virüs ve mantarları öldürür. Ozon virütik hastalıklarda etkisini hem doğrudan virüs üzerinde, hem bağışıklık sistemini uyarıcı etkileriyle dolaylı olarak gösterir: virüs dış çeperini tahrip eder, İNTERFERON salgılanmasını uyarır.
  • Anti-kanser etki gösterir: Tümör hücrelerinin zarlarını parçalayıp ölümlerine yol açar. Kanser hücrelerinin çoğalmasını ve yayılmasını engeller. Kemoterapi ve radyoterapinin yan etkilerini hafifletir, etkisini güçlendirir.

Ozon Doku Oksijenlenmesini Nasıl Arttırır?
Ozon kanla ilk temas ettiğinde alyuvarlarda birçok değişiklikler meydana getirir:

  • Alyuvarlar elastikiyet kazanır ve böylece kanın akışkanlığı da artar.
  • Alyuvarların oksijen taşıma kapasitesi artar.
  • Alyuvarların oksijeni dokulara bırakma yeteneği artar.

Vücudumuzdaki damarlar dokular içerisinde gittikçe o kadar incelirler ki artık alyuvarlar bu damarlarda tek sıra halinde ilerlemek zorunda kalırlar. Bu sırada damarların eğilip büküldükleri, dallandıkları yerlerde alyuvarlar da şekil değiştirip bükülerek, kıvrılarak ilerlemek zorundadırlar. Alyuvarlar kan hacminin yarısına yakınını oluştururlar ve kanın akışkanlığında rol oynayan faktörlerin başında gelirler. Dolayısıyla alyuvarların elastikiyetlerini kaybetmeleri kanın akışkanlığının da azalmasına yol açar. Diyabet (şeker hastalığı) veya asidoz gibi durumlarda alyuvarlar şekil değiştirebilme yeteneklerini çeşitli derecelerde yitirirler, bunun sonucunda kılcal damarlarda damar tıkanıklıkları ve bunu izleyen organ hasarları oluşur. Yine diyabette alyuvarların oksijeni dokulara bırakma kabiliyetleri azalmıştır, bu da doku beslenmesini bozar.

Ozon Terapi ile Yüksek Basınçlı (hiperbarik) Oksijen Terapi arasında benzerlik var mıdır?

Ozon-oksijen tedavisi henüz ülkemizde yaygınlık kazanmadığından çoğu kişi tarafından bilinmemekte ve bu tedavinin Hiperbarik Oksijen Terapisi (veya Yüksek Basınçlı Oksijen Terapisi – YBOT) ile aynı şey olup olmadığı sıkça sorulmaktadır.
Yüksek basınçlı oksijen terapisi; solunan havaya %100 oksijen verilen bir medikal uygulamadır. Bu oksijenin basıncı deniz seviyesindeki normal atmosferik basıncın 2-3 katıdır. Uygulamanın adı da buradan gelir.

Yüksek Basınçlı Oksijen Terapisinin En Sık Uygulandığı Durumlar Yüksek basınçlı oksijen terapisi aşağıdaki tıbbi gereksinimler için geliştirilmiştir:
1. Denizaltından su yüzeyine hızlı çıkış dekompresyon hastalığına neden olur. Zira derindeyken kan plazmasında eriyik halinde bulunan nitrojen, ani basınç azalması sırasında gaz haline dönüşerek yaygın gaz embolisine neden olmaktadır. Su yüzüne hızlı çıkışlarda dalgıç eğer yeterince hızlı bir şekilde hiperbarik tanka yerleştirilebilirse yavaş dekompresyon sayesinde nitrojen oksijenle yer değiştirir ve yavaşça vücuttan atılır.
2. Karbonmonoksit (CO) zehirlenmesi, zehirlenme sebepli ölümler arasında en başta gelmektedir. Bunun nedeni karbonmonoksitin hemoglobine oksijene göre 240 kat daha sıkı bağlanması ve bu nedenle kanın oksijen taşıyamaz hale gelmesidir. Sonuçta dokulara oksijen salınımında bozukluk olur. Hiperbarik oksijen tankına alınan kişinin plazmasında çoğalan oksijen ile dokulara oksijen sağlanarak hayatı kurtarılabilir.
3. Ani kan kayıplarından kaynaklanan şoklarda hastaya hemen kan verilemeyecekse yüksek basınçlı oksijen ile acil müdahele hayat kurtarıcı olabilir.

Yüksek basınçlı oksijen tedavisinin yan etkileri şunlardır:

1. Oksijen toksisitesi (%20 hastada körlüğe varabilen göz belirtileri görülür)
2. Baro-travma riski (Baro Travma: Yüksek basınca maruz kalmak sonucu gelişen; kulak zarının iki yanındaki basıncın eşit olmaması yüzünden kulakta dolgunluk hissi, orta derecede veya şiddetli kulak ağrısı, hafif işitme kaybı, baş dönmesi, kulak çınlaması gibi belirtilerle seyreden sendrom)
3. Ayrıca oksijenin çok kolay yanıcı bir gaz olması nedeniyle oluşabilen patlamalar dikkate alınmalıdır. Karşılaştırmak gerekirse ozon tedavi bu tip riskler taşımamaktadır ve ozon tedavi maliyetleri de çok çok düşüktür.

Ozon terapisi ile yüksek basınçlı oksijen terapisi arasında köklü farklar vardır:
Ozon terapide kullandığımız gaz karışımının %95-99’u oksijen ise de, ozon tedavinin hedefi kanı oksijenlendirmek değildir.
Elbette, tüm uygulama şekillerinde atardamar kanında (temiz kanda) oksijen basıncında az da olsa bir artış olur. Ancak biz ozonu bunun için uygulamayız. Ozon doğru kullanıldığı takdirde pek çok özelliğe sahiptir:
Ozon insan vücuduna zarar vermeyen bir dezenfektan ve vücut savunma sistemi düzenleyicisi olduğu gibi, damar genişletici etki ile oksijensiz dokulara oksijen sağlanması ve alyuvarların dokulara oksijen bırakma eğiliminde artış da sağlar. Ayrıca büyüme faktörlerinin salınımını uyararak doku iyileşmesini hızlandırır ve en önemlisi anti-oksidan savunma kapasitesini artırarak hem yaraların hızla kapanmasını, hem genel bir metabolik iyileşmeyi birlikte sağlar.
Başka bir önemli fark; ozon terapi uzun süren ve birbiriyle bağlantılı zincir reaksiyonlar şeklinde seyreden çeşitli metabolik değişikliklere neden olurken YBOT sırasında meydana gelen değişiklikler sadece yüksek yoğunluktaki oksijene bağlıdır ve etkileri kısa sürelidir.
Kliniğimizde ozon tedavisi uygulanmaktadır çünkü bu bilgiler ışığında ozon tedavi daha etkili görünmektedir. Örneğin radyasyona bağlı hematürilerde (idrarda kan görülmesi) iyileşme sağlamak için YBOT toplam 20 seans (3 bar basınçlı %100 oksijen verilerek 90 dakikalık sürelerle) kullanılırken bu problem haftada 1 kez uygulanan sadece 3 seans ozon terapi ile çözülebilir.

Yukarıda sayılan vakalarda çeşitli ozon terapi yöntemlerini birbiriyle kombine ederek uygulamalar yapmaktayız. Tedavilerde, kan ozonlaması ve bacakları torba içine alarak harici ozonlama, veya rektal insüflasyon ve ozonlu su ve ozonlanmış yağın birbirini tamamlayıcı etkilerinden yararlanarak hedefe ulaşırız. Böylelikle ozon tedavinin çeşitli durumlarda etki göstermesini sağlarız: Enfeksiyon, enflamasyon, hücre nekrozu, iskemi, metabolizma bozukluğu ve bozulmuş iyileşme süreci vb. Bilim dünyası alyuvarları ilkin mikroskopta gördü. Yuvarlaktılar. Daha sonra elektron mikroskopları keşfedildiğinde, alyuvarların ortadan hafif basık disk şeklinde hücreler oldukları görüldü. Daha da sonraları, alyuvarın yapısı yakından incelendiğinde onların içi para dolu keseler gibi, içi hemoglobin dolu keseler oldukları ve belli bir şekillerinin olmadığı görüldü. Büyük damarlarda ortadan basık disk şekillerini koruyorlardı ama asıl dolaşımın meydana geldiği ince kılcal damarlarda tek sıra halinde giderken her şekli alıyorlardı. İşte aşağıda bir doku kesitinin elektron mikroskobu ile alınan görüntüsünde bu şekilleri görüyorsunuz. Nitekim, kameralı elektron mikroskoplarıyla yapılan incelemeler hareket halindeki alyuvarların damarlar içinde yol alırken sadece disk değil, yumurta şeklini, şemsiye şeklini, bumerang şeklini,.. vb her şekli aldığını gösterdi.

Yandaki resimde bir doku kesitinin elektron mikroskobuyla incelenmesi sırasında gözlenen bir kılcal damarı ve içerisindeki alyuvarları damar içindeki yolculuk pozisyonlarında görüyorsunuz (SÜREKLİ BOL SU İÇMEYİ İHMAL ETMEYİNİZ).

Peki alyuvarların bu özelliğinin önemi nedir?

Alyuvarların şekil değiştirme yeteneği (buna alyuvar reolojisi adı verilmiştir) çok önemlidir çünkü kanımız akışkanlığını buna borçludur. Çünkü alyuvarlar kanımızın yarısına yakınını oluştururlar. Diyabet gibi nedenlerle alyuvar reolojisi bozulduğunda (şekil değiştirme yeteneklerini yitirdiklerinde), alyuvarlar ince kılcal damarlarda birbirlerine adeta yapışırlar, ve bu yüzden kılcal damarlar, hatta orta büyüklükte damarlar anında tıkanabilir. Vücut bu damarları tekrar dolaşıma açmakta yetersiz kalırsa veya o bölgenin dolaşımını düzeltmek için yeni kılcal damar oluşturmak üzere harekete geçmekte geç ya da yetersiz kalırsa o bölgede dolaşım bozukluğuna bağlı olarak morarma şeklinde renk değişiklikleri oluşmaya, gangren ve yaralar açılmaya başlar.

Ozon terapi alyuvarların bozulmuş reolojisini yeniden düzenleyerek diyabetiklerdeki damar tıkanmalarını, ayak-bacak yaralarını iyileştirir, beyin ve koroner dolaşımınızı korur.

Yüksek Basınçlı Oksijen Terapisi

Normalde, deniz seviyesinde akciğerimizdeki oksijen basıncı 100 mmHg değerindedir. Böylece arter kanında (temiz kanda) oksijen basıncı 98 mmHg civarında olur. Bu durumda kandaki hemoglobin oksijene tamamen doyduğu gibi, kan plazmasında da 0,3 ml/dL oranında eriyik halde oksijen bulunur. İstirahat halindeki dokular kandaki oksijenin yaklaşık ¼’ünü alır. Böylece akciğerlere dönen kanda hala %40 oranında oksijen kalmış olur. Kan plazmasında erimiş halde bulunan oksijen aslında dokuların ihtiyacını karşılamak üzere aktif değildir ve bundan dolayı ihtiyaç duyulan 5,5 ml oksijen, hemoglobinden oksijen çözünmesi ile elde edilir.

Yüksek basınçlı oksijen tankında ise 2-3 atmosfer basınçta %100 oksijen verilir, böylece plazmada eriyik olarak bulunan oksijen 6 ml/dL’ye ulaşır. Bu durumda, plazmada eriyik haldeki oksijen hücresel düzeydeki ihtiyacı karşıladığından, oksijenle yüklü hemoglobinden neredeyse hiç oksijen çözünmez.

YBOT VE OZON TEDAVİSİNİN ÇEŞİTLİ HASTALIKLARDAKİ ETKİNLİK KARŞILAŞTIRMASI